eskiden küçüktük biz. eskiden diyorum. eskimiz vardı bizim. artık "lan bizim zamanımızda da ... " diye başlayan cümleler kurabiliyoruz. artık +18 barlara girebiliyoruz. eskiden bir arkadaşımızın evinde kalmak paha biçilemez bir duygu ve heyecan iken şimdi bunu her gün yapıyoruz.
küçük olduğumuz zamanlarda aslında kocamandık. bakmayın küçüktük dediğime. bedenen. kollarımızı bir açardık, tüm herkesi kucaklardık. koskocaman, asırlık çınar ağaçlarına sarılırdık. mahalle maçı yapıp terli terli su içerdik, kocaman hasta olurduk. akşam ezanı okunduğunda üzülürdük. hani bilgisayar falan yok o zamanlar. bizim zamanımızda ... derslerimiz var, tek derdimiz onlar. sabahçılar hep daha şanslıydı. çünkü okuldan çıkış saatlerinde pokemon başlardı. yaka paça dağınık şekilde koştur koştur okuldan çıkıp eve pokemon izlemeye gelirdik. izlerdik. sonra birbirimize anlatırdık. hatırlardık. piknik yapmaya bahçeye inerdik arkadaşlarla. sigara paketleri toplar onlarla değişik oyunlar oynardık. aylıkta anne olanla bir sonraki aylık oynayışımıza kadar dalga geçerdik. arkadaşlık vardı o zaman. 9 kat plastik top almak için para koyardık ortaya. diken batıp patladığında ise deliğe tükürürdük. sonra da katı sabun sürerdik. ama bir çoğumuz bunu neden yaptığımızı bilmezdik.
eskinden küçüktük biz. kalbimiz de küçüktü. ama herkese yeterdi. yeterdi dediğime bakmayın, yetmezdi aslında da biz yetirirdik. annelerimiz matematik ödevlerimize yardım ederlerdi. soruyu bilemeyince "olum ben bunları göreli kaç yıl oldu, nasıl hatırlayım" diyerek işten kaçarlardı. ama anneydi o bikere.
eskiden küçüktük biz. biz diyorum, çünkü kalabalıktık. hep alt mahalleyle kavga ederdik. sonra maç yapardık. maçtan sonra yine kavga ederdik. ilk dayağımı alt mahalledeki çocuk atmıştı bana derdim, alt mahalledeki çocuk en yakın arkadaşım olduğunda anlatırdım ona, gülerdik kocaman. dayak yedikten sonra birde babadan azar yerdik. cila olurdu üzerine. anne korurdu, pansuman yapardı, baba bağırırdı. ama olsun babaydı o bikere.
eskiden küçüktük biz. erik ağacına dalardık, ağaca çıkardık, sahibi geldiğinde ağaçtan inemezdik. o korkuyla atlardık ağaçtan. yara bere çizik.. hepsi işin piyangosu. ceplere zula yaptığımız erikler dökülmeseydi iyiydi. arasıra markete girip hırsızlık yapardık. tofita falan çalardık. mahallenin kızlarına artislik yapardık. limonun nimetlerini o zamanlar öğrendik.
sonra büyüdük. artık sisteme boyun eğdik. artık başkasının eriğine dalacak kadar cesur değiliz. mahalle kavgasına gidecek kadar gözü pek de değiliz. mahalle kadrosuna girebilecek kadar da iyi top oynamıyoruz. tasolarımız da yok. artık bilgisayarlarımız var, cep telefonlarımız var. internetimiz var. yolda gördümüzde selam vermediğimiz, selam vermeyi geçtim tanımadığımız adamlar bizim arkadaşımız aslında.
sonra büyüdük. sonra her şey daha da büyüdü. daha dertliyiz eskiye göre. hayatın daha içindeyiz eskiye göre. pokemon izlemiyoruz artık mesela. artık ders çalışıyoruz. meslek dersleri ama. sonra sistemlere dahil oluyoruz. doğruları sadece o kurguları oluşturanlar tarafından doğru kabul edilen bir sistemin içinde doğru arıyoruz. noel babanın aslında kırmızı giymediğini yeni öğreniyoruz. markalaşma çabası içindeyiz hepimiz çokça. hayal kurmuyoruz mesela. zaten birileri bizim için hayal kuruyor, biz onlara dahil oluyoruz. kim 500 milyar ister yarışmasına katılan herkesin ortak hayali ev almak oluyor. hayaller bu kadar ortak mı gerçekten.
sistemler içinde kaybolmaya devam edeceğiz uzunca bir süre. belki günün birinde bir dinazor çıkar ve bizi yer. o zaman kurtuluruz. seni bekliyoruz dinazor bey. bilgilerine.
Burak Aslan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder